HAKKIMDA



AHMET BUDAK
WRİTER
PHOTOGRAPHER
FOOD STYLİST AND TASTE DESİGNER


















Fotoğraf çekmek veya yemek yapma konusunda hiç bir eğitim almadım. 
Ankara üniversitesi ziraat mühendisliği bölümünü 2009 yılında bitirdim ve ardından da master yaptım. 
Kendi mesleğimle ilgili ufak tefek denemelerin ardından 2011 Temmuz ayında kendi doğum günümle aynı günde blogumu kurdum. 
Blogumu kurduğumda hayatımda hiç yemek fotoğrafı çekmemiştim, elimde Viyana'dan aldığım ikinci el analog ve bu işlere hiç hiç uygun olmayan bir slr makinem vardı. 
İlk çektiğim fotoğrafa baktıkça bugüne kadar çok yol kat ettiğimi düşünüyorum.
İlk zamanlarda çektiğim her fotoğrafın muhteşem olacağını sanıyordum ama öyle olmadı tabiki. 
Birde analog makine kullanınca her çektiğim fotoğrafı en az 1 hafta sonra görebiliyor ve kendimi pek geliştiremiyordum. 

Değil yemek pişirmek tatlı tarifi vermekte neymiş, blogumu kurana kadar hayatımda hazır puding dışında hiç hiç tatlı yapmamıştım ama en büyük avantajım nerede olsam güzel yemeğin tatlılın peşini bırakmamam, tattığım lezzetleri hafızama kazımak oldu. 

Küçük yaşlarda yemek yapan annemi izler, ne yaptığını sorardım ama hiç yemeğe dokunmazdım. 

Yıllarca özel günlerde yaptığı yemeklerle kendinden söz ettiren babamdan da bahsetmeden geçemiyeceğim, hazırladığı muhteşem sofraları yakından tanıyan herkes bilir bukadar yemekle iç içe olup hiç yemek pişirmemem aslında biraz garip olsada yıllarca hafızamda biriktirdiğim bilgileri bugün sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. 
Babam hazırladığı ziyafetlere ek olarak Antakya mutfağına ve mutfak kültürüne merak salınca 10 yıllık bir çalışma sonunda yayınladığı kitabıyla bana da ışık tutmuş oldu ve Antakya mutfağı ile ilgili temel bilgileri öğrenmeme vesile  oldu.

Ailesinden uzakta yaşayıp hazır yemekten sıkılan her öğrenci kadar mutfak deneyimim olsa da hiç aşçılık eğitimi almadan bugünkü tariflerimi oluşturdum. Sanırım benim yaptığım her şey  içgüdüsel gelişiyor. Doğup büyüdüğüm kültürün Antakya mutfağının etkiside benim için gerçekten çok büyük bir ilham kaynağı.

Yaptığım ilk gerçek yemek bir gün okuldan eve giderken aklıma düşen zeytinyağlı fasulye, en sevdiğim yemeklerden olan zeytinyağlı fasulyeyi aylardır yememiştim. İnsanın canı zeytinyağlı fasulye ister mi demeyin, bazen en basit yemek bile sizin hayaliniz olabiliyor. 

Blog yazma fikride 2011 yılında izledim julie&julia filminin sayesinde oldu. Filimde Julie isimli kız benimde hayran olup, kitaplarını okuyup videolarını izlediğim Julia Child'in yemeklerini yaparak kurduğu bloguna deneyimlerini yazıyordu. Çok keyifli görünen bir işe benziyordu, ablamın da teşviki ile bilgisayar başına geçip blogumu kurdum. Uzun soluklu olur mu ne olur ne biter hiç bir fikrim yoktu. Evde yapılan her yemeğin fotoğrafını çeker bloga koyarım muhteşem tariflerim olur diye düşünüyordum. Tabiki öyle olmadı. Her geçen gün yeni tarifler yapmak için çok daha fazla çalıştığım, araştırdığım, hayatımda hiç okumadığım kadar kitap okumama vesile olan bir işe girişmiş oldum. 

İlk zamanlarda her gördüğüm yemek yarışmasına tarif yollarım, yarışmalara katılır kendimi tanıtırım diye düşünsem de katıldığım bir kaç yarışmanın ardından benim istediğimin yarışmak olmadığını ve yepyeni tarifler yaratarak beni takip edenler için ilham kaynağı olmak istediğimi fark ettim. Blogumda sadece tarif yayınlamak benim için yeterli olmadığından yaptığım tariflerin yaşanmış hikayelerini de tariflerle paylaşarak tariflerimi zenginleştiriyorum. Bir dönem aşçılık eğitimi almak için İsviçre ye bile gitmeyi düşündüğümü söylemek isterim fakat aşçılık çok çok başka bir iş benim eğitimim; evde denediğim tariflerim ve okuduğum kitaplarımla oluştu. Son 6 aydır yemek fotoğrafçılığı, yemek stilistliği yapıyor, blogum için gece gündüz yeni tarifler araştırıp denemeler yapıyorum.

Son olarakta 1 ay önce kitap yazmaya başladım, ama kitap yazma işi en az 2 yıl sürecek gibi görünüyor.